Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan bir çalışmaya atıfta bulunarak, kardiyovasküler hastalık bulunan bireylerde ileri veya meme kanserine yakalanma riskinin istatistiksel olarak daha yüksek bulunduğuna değindi.
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, kardiyovasküler hastalıklar ile meme kanseri arasındaki bağlantıya vurgu yapan bir araştırmaya dair açıklamalarda bulundu.
Coşkun, DSÖ verilerine göre dünya genelinde kardiyovasküler hastalıklar ve kanser hastalığının en önemli ölüm nedenleri arasında yer aldığına dikkati çekti.
Birkaç gün önce Teksas Üniversitesi MD Anderson Kanser Merkezi’ndeki araştırmacılar tarafından yapılan ve JAMA Network Open’da yayımlanan çalışmaya atıfta bulunan Coşkun, yapılan çalışmada, kardiyovasküler hastalığı bulunan bireylerde, ileri evre veya metastatik meme kanserine yakalanma riskinin istatistiksel olarak daha yüksek bulunduğuna değindi.
Kardiyovasküler hastalıkların bağışıklık sistemini baskılayan bir durumu tetikleyebileceğini ve potansiyer olarak meme tümörü hücre büyümesini ve yayılmasını teşvik edebileceğinin altın çizen Coşkun, sözlerine şöyle devam etti:
“Söz konusu çalışmanın bulgularında da daha önceden kardiyovasküler hastalığı olan kadınların ileri evre meme kanseri teşhisi alma ihtimalinin daha yüksek olabileceğini ve ikisi arasında muhtemel bir bağlantı olabileceği ortaya kondu. Bu vaka-kontrol çalışmasında ortalama yaşı 73 olan 19 binden fazla kişiden alınan verilere göre erken ve ileri evre kanserli hastalar arasında kardiyovasküler hastalık varlığı karşılaştırıldı. Çalışmada hem lokal olarak ileri hem de metastatik meme kanseri olan hastalarda bu riskin daha yüksek olduğu sonucuna varıldı. Çalışmadan elde edilen verilere göre özellikle kardiyovasküler hastalığı olan bireylerin kansere yakalanma riski açısından daha erken aşamalarda tespiti için daha sık meme kanseri taramalarından geçmesi önerilebilir, KVH riskini en aza indirecek yaşam tarzı müdahaleleri gerektiği söylenebilir.”