Kastamonu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Beslenme ve Diyetetik Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Mücahit Uslu, Türkiye’nin sigara bağımlılığı konusunda yüzde 90 dışarıya bağımlı olduğunu belirterek, “Yılda 70 milyar lira parayı Amerikan şirketine aktarıyoruz” dedi.
Kastamonu Üniversitesi bünyesinde oluşturulan Kastamonu Üniversitesi Bağımlılıkla Mücadele Komisyonu, üniversite ve lise öğrencilerine yönelik bağımlılıkla mücadele eğitimlerini devam ettiriyor. Bu çerçevede Kastamonu Üniversitesi Bağımlılıkla Mücadele Komisyonu tarafından İhsangazi Meslek Yüksekokulu’nda üniversite ve lise öğrencilerine yönelik “Bağımlılıkla Mücadele Farkındalık Eğitimi” düzenlendi.
Kastamonu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Beslenme ve Diyetetik Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Mücahit Uslu tarafından verilen eğitimde öğrencilere teknoloji, alkol, tütün gibi konularda bağımlılık anlatıldı.
“Sömürülen topluluklarda tarlalara gıda yerine tütün mamulleri ekiliyor”
Özellikle tütün mamullerinde insanların meraktan başladığını anlatan Öğretim Görevlisi Mücahit Uslu, “Merakın aslında bir akıl süzgecinden geçmesi gerekiyor. Şu anda oturduğunuz koltukların tadını merak edip kemirmiyorsunuz. Çünkü bunun bir merak unsunu olmadığını biliyorsunuz. O yüzden bugünkü bilimsel çalışmaların hepsinin temelini merak oluşturuyor. Bağımlılık, merak uyandıran bir konu değildir o yüzden” dedi.
“Gün içerisinde sigara kullanmak istiyorsanız bağımlısınız”
Bir tane sigara içenin de 10 tane sigara kullananında bağımlı olduğunu söyleyen Uslu, “Gün içerisinde sigara kullanmak istiyorsanız bağımlısınız. Alkol bir besin maddesidir. Dünyanın 4’te 3’ünün kullandığı bir besin maddesidir. Alkol kullanmak farklı alkolizm farklıdır. Bizim mücadelemiz alkolizmdir. Teknoloji bağımlılığı da vardır. Biraz değişkenlik gösteriyor, kimin ne zaman bağımlı olduğu yine kullanmasına bağlıdır. Bağımlılık bir endüstridir. Çok güçlü bir ekonomik endüstridir. Dünyanın 10’uncu ekonomisine sahip bir endüstriden bahsediyoruz. Türkiye, dünyada 20’inci büyük ekonomiye sahip bir ülke. Türkiye ekonomisinden bile büyük bir ekonomiden bahsediyoruz. Doğal olarak istedikleri gibi insanları da yönlendirebiliyorlar. Hukuksal anlamda çok ileri olmayan ülkelerde görülüyorlar. Bize bağımlılık denildiğinde sadece kamu spotunda gördüklerimiz var. Aslında görülmeyen bir buzdağı var. Bunun ilerisine geçmiş bir bağımlılık yaklaşımımız yok. Ülkelerin yüzölçümüne ya da karasal durumuna baktığımızda Tayland, Pakistan, Zambiya, Malezya gibi ülkeler, Dünya Gıda Endeksine göre en fazla açlığın olduğu ülkeler diyebiliriz. Dünyanın en aç ülkelerinde tütün tarımı yapılıyor. Gıda ekilmesi gereken topraklarda tütün ekiliyor. Çünkü endüstri, kafasına göre gelişmiş topluluklarda istediği gibi tütün ekemez. Özellikle gelişmemiş topluluklarda tarım arazilerini istedikleri gibi satın alarak yüksek oranda tütün ekip tarımsal faaliyet yürütebiliyorlar. Bu da bu ülkelerde sıkıntıyı daha da arttıran bir unsurdur. Düşünün ülkenizde gıda yok, gıda ihtiyacı var ama araziler satın alınıp buralarda tütün ekiyorsunuz. Dolayısıyla burada yaşayan insanlarda oradaki tek istihdam unsuru olan tütün tarlalarında çalışarak tütün tarımı yapmak zorundalar” diye konuştu.
“Tütün endüstrisi kadın ve çocuk haklarının bir numaralı düşmanıdır”
Tütün endüstrisinin kadın ve çocuk haklarının bir numaralı düşmanı olduğunu vurgulayan Uslu, “Tütün bitkisinde çok yoğun toksin maddeler bulunuyor. Bunlardan 70 tanesi kanserojen madde içeriyor. Bitkinin hiçbir zararı yok. Bitki kendisine bir savunma mekanizması kurmuş. Sıkıntı nerede başlıyor. Bu tarlalarda kimler çalışıyor. Bu toksik bitkileri kimler topluyor. O bahsedilen sömürüler topluluklarda tarım arazilerinde çalışanların çok büyük bir kısmı kadınlar ve çocuklardır. Bu kadın ve çocuklar, deriden geçebilen toksidesi olan bu bitkiyi sürekli elleriyle topluyorlar. Benim kız kardeşim avukattır. Bende aslen diyetisyenim. Biz kardeşimizle bir makale kaleme aldık. Kadın ve çocuk hakları hakkında kadın ve emzirme diye bir makale yazdık. Bunu da bir kadın hakları derneği beğenerek bizleri konuşmaya davet ettiler. Kız kardeşim Şeyda anlattı kendi alanıyla ilgili olan kısımları, salonda bir coşku hepsi gaza gelmiş. Sonra ara oldu, hepsi dışarıya çıktı, ellerinde sigara içiriyorlar. Ara bitip tekrar konuşma başlayınca kadın ve çocuk haklarından bahsedelim ama hepiniz sigara içiriyorsunuz dedim. Sigara içen birisi nasıl kadın haklarını savunsun dedim, hocam ne alaka dediler bana. Tütün endüstrisi kadın ve çocuk haklarının bir numaralı düşmanıdır. Çünkü bu tarlalarda çıplak el ile sabahtan akşama kadar toplarken bu ota maruz kalırlar. Bir kadın sabahtan akşama kadar çıplak el ile o tütün bitkisi yaprağına dokunduğu zaman günlük 5 paketin üzerinde sigara içme eylemini gerçekleştiriyor. Kanserojen olan bir ürünü çok yüksek dozda her gün maruz kalıyorsunuz. Bu da yüksek ölüm oranlarına sebebiyet veriyor” şeklinde konuştu.
“Sigara izmaritleri tamamen geri dönüşümsüz ve toksik içeriyor”
Sigara izmaritlerinin geri dönüşümsüz olduğuna dikkat çeken Uslu, “Geniş bir arazide tütün ekiyorsanız toprakta toksik oluyor. Çünkü ağır metal çeken bir bitki. Bunun dışında izmaritler tamamen geri dönüşümsüz ve toksiktir. Ya toprağı ya da suya karışacak. Başka geri dönüşümü yok. Maalesef büyük kuşların midesinden bizler izmarit çıkartıyoruz. Öncesinden balığın midesinden plastik madde çıktı gibi konulardan bahsediyorduk ama karasal yaşamda da kuşlarda bu sıkıntı oluyor. Çoğu izmarit insan salgısı barındırıyor. Kuşta bunu besin zannederek yutuyor. Kuşların midesinden bu yüzden izmaritler çıktığını biliyoruz” ifadelerini kullandı.
“Her satın aldığımız paket ile yılda 70 milyar lira parayı, Amerikan şirketine aktarıyoruz”
Türkiye’nin tütün mamullerinde yüzde 90 oranında dışa bağımlı bir ülke olduğunu işaret eden Öğretim Görevlisi Uslu, şöyle konuştu: “Ekonomik boyutuna baktığımızda Türkiye’yi zannediyoruz ki hep teknolojik olarak dışa bağımlı bir ülke zannediyoruz. Hayır, öyle değil. Türkiye, otomotiv sektöründe bile yüzde 50’ye varmayan bir oranda dışa bağımlılığı bulunuyor. Ürettiği bir otomobilin yarısından fazlasını kendi üreten bir ülke. Ama tütün konusunda yüzde 90 oranında dışa bağımlı bir ülkeyiz. Çünkü Türkiye, Avrupa’nın en fazla sigara içen toplumudur. Yüzde 28’dir oranı. 85 milyon nüfusumuz var, bunun yüzde 28’i yaklaşık 23 milyon civarında ediyor. Bu rakam çok yüksek. Bu yüzden Türkiye, tütün konusunda dışarıya çok bağımlı bir ülke. Bir paket sigara 50 lira civarında. Bunun 30 lirası vergi, geri kalanı da Amerikan Philip Morris’e gidiyor. Alınan her bir paket sigara aslında alınan bir Amerikan ürünüdür. Mesela şu anda boykot çağrıları yapılıyor ama o boykot çağrılarında ben hiç sigara markası görmedim. Türkiye’nin en fazla dışarıya parasının gittiği tütün endüstrisinde boykot yok, bebek bezini boykot ediyorsun ama sigarayı neden boykot etmiyorsun. Eğer boykot ediyorsan doğru düzgün edeceksin. Tütün markalarının da boykot çağrılarına eklenmesi gerekiyor. Bu yüzden çok saçma geliyor bana. Ülkemizde düşünün 23 milyon insan bağımlı, günde bir paket sigara alsalar. Hadi 20 milyon insanın 20 TL’den sigara satın aldıklarını düşünelim. Hadi günde 10 milyon paket sigara satılsın. Bir günde 100 milyon lira yapıyor, 365 günde 70 milyar lira yapıyor. Ülkemizde deprem olduğunda tüm Türkiye suyumuzu çıkarttık ama 70 milyar lira çıkartamadık. 100 milyar lira toplanmış denildi ama bunun 30 milyar lirası toplanamamış. Tüm ülke el ele verdik kamu bankaları, özel bankalar, kasalarını açtı, çıkan para bizim 1 yılda sadece Amerikan Philip Morris’e aktardığımız paradan daha düşük. Bu ekonominin, bu paranın, okullarımıza, eğitimimize, insanlarımıza harcandığını düşünün. Bu paranın kültüre, sanata, yatırıma harcandığını düşünün. Bu bir tercih meselesidir. Her ülkü, her millet tercihlerini yaşar. Bizlerde şu anda tercihlerimizi yaşıyoruz. Ekonomik anlamda muhteşem bir pay var ama bizler bunu dışarıya aktarıyoruz hatta bu bize gelecekte, ilaç ya da sağlığımızın bozulmasıyla birlikte farklı şekilde geri de dönecektir. Sigaraya bağlı hastalıkların getirdiği ilaçlarla karşılaşacağız” ifadelerini kullandı.