Ankara Etlik Şehir Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği’nde görev alan Doç. Dr. Ayşegül Efe, yeni eğitim öğretim dönemine başlayan depremzede çocukların ruh sağlığına ilişkin, “Adaptasyon için mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde çocukların gündelik ritüellerine ve işlevselliğine dönülmesini öneririz” dedi.
Türkiye genelinde eğitim hayatına başlayan ya da eğitimini devam ettiren milyonlarca öğrenci için yeni dönem 11 Eylül Pazartesi günü başladı. Ankara Etlik Şehir Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği’nde görev alan Doç. Dr. Ayşegül Efe, yeni eğitim öğretim dönemine başlayan çocukların okula alışma sürecine dair ebeveynlerin ve öğretmenlerin dikkat etmeleri gereken durumlar için İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine özel açıklamalarda bulundu.
“Okul öncesi dönemdeki bir çocuğa göre öncelikli anlamı kendi ebeveyninden ilk defa uzun süreli ayrılış yaşadığı dönemdir”
Efe, okul kavramının çocuğun yaşına, biliş seviyesine, duygusal gelişimine ve hangi kademede okuduğuna dair değişiklikler gösterdiğini ifade ederek, “Gereksinimleri ve gereksinimlere nasıl yanıt vereceğine göre şekillenmelidir. Okul öncesi dönemdeki bir çocuğa göre öncelikli anlamı kendi ebeveyninden ilk defa uzun süreli ayrılış yaşadığı dönemdir. Dolayısıyla bu duyguyu kontrol etmeye yönelik ilk önce ebeveynin okul öncesi aşamada çalışması gerekmektedir. Birtakım okul ziyaretleri yapma, okullarda ve konuşmalarda okulla ilgili temaları gündeme getirme ve bu konudaki düşüncelerini, duygularını kafasındaki belirsizlikleri ve bu belirsizliklerin oluşturduğu kaygı duygusunu paylaşmasına izin vermek gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“Dengede tutabilmeyi başarmak lazım”
İlkokul sürecine geçildiğinde çocuk için durumun biraz daha farklı işlediğini dile getiren Efe, “Somut algı dönemine geçildiği için performans kaygısının yükseldiği, sosyal alanda kendini gösterme, otonomisini göstermenin önemli olmaya başladığı bir dönem olduğu için çocukta okula ilişkin yükler, stres başlamaktadır. Bu stresi yönetme, bu yılı nasıl planlayacağına yönelik konuşmalar yapma, organizasyon ve planlamada ebeveyn desteğine her zaman başvurabileceğinin güvencesinin hissettirilmesi gerekir. Bunun için de ebeveynin duygusal erişebilirliğini hissettirmesi gerekiyor. Özelikle kurallar ve sınırlar konusunda ebeveynin kendi içerisinde ve birbirleri arasında tutarlılık sergilemesi, katı kurallar çizmemesi ve yaz döneminden okul dönemine geçişi cezalandırır gibi bir üslupla yansıtmadan ancak tutarsızlık boyutuna da geçmeden arada dengede tutabilmeyi başarmak lazım” dedi.
“Bu dönemin yönetilmesinde ebeveyne mutlaka ergenlik danışmanlığı uygulamak gerektiğini düşünmekteyiz”
Doç. Dr. Efe, en sık başvuru aldıkları dönemin 5 ve 8. sınıf aralığındaki dönem olduğunu belirterek, “Çocuklar ergenlik sürecinin duygusal ve davranışsal belirtilerini görmeye başladıkları bu süreçte okul içerisinde bir takım sosyal gruplaşmalar ve cinsiyet dayanıklı gruplaşmalar olabiliyor. Bundan kaynaklı akran zorbalığı, sosyal içe kapanmalar, sosyal anksiyetenin yükselmesi gibi farklı durumlara neden olabiliyor. Bu dönemin yönetilmesinde ebeveyne mutlaka ergenlik danışmanlığı uygulamak gerektiğini düşünmekteyiz” değerlendirmesinde bulundu.
“Ebeveynlerinden maddi ve manevi yoğun destek ihtiyaçları olmaktadır”
Lise döneminde öğrencilerin soyut algı dönemine geçmelerinden ötürü kimlik gelişiminin çok daha farklı konjonktürün altında kaldığını dile getiren Efe, “Yaz döneminden okul dönemine geçişle alakalı sorunları azalmış olmakla beraber geleceğe ilişkin yapılandırma, gelecek kaygısı, seneyi iyi planlama gibi yeni gündemleri oluşmaktadır ve ebeveynlerinden de bu konuda maddi ve manevi yoğun destek ihtiyaçları olmaktadır. Bu dönemde en çok uyku sürecinde, uyku ritüellerindeki kayıplar konusunda sorular almaktayız. Burada sanki tatilden okula geçiş bir cezaymış gibi hissettirmemek için kademeli bir geçiş yapılmasını öneriyoruz” şeklinde konuştu.
“Adaptasyon için mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde çocukların gündelik ritüellerine ve işlevselliğine dönülmesini öneririz”
Kahramanmaraş merkezli depremlere maruz kalan çocukların gündelik yaşantılarını henüz stabilize edemediklerine de değinen Efe, “Bu çocuklarımızın birçoğu şehir değiştirdi, geçici olarak okul değişikliklerine gidilmek durumunda kaldı. Burada yaşadıkları travmanın üstüne yeni ortamlara alışmakta ve bu adaptasyonu sürdürmekte güçlük çektiler. Sonrasında tekrar bir değişikliğe gidildi. Tabii onlar için oldukça zor olacaktır. Biz her zaman çocukta ilk önce adaptasyonu hızlandırmak için mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde gündelik ritüellerine ve işlevselliğine dönülmesini öneririz. Bu travmanın tedavisinde de öncüldür çünkü bir travmanın etkisi iki yıl kadar bireylerde kendisini göstermektedir. Ne kadar hızlı sosyal işlevselliğine, gündelik işlevselliğine dönerse birey, o kadar hızlı tedaviyi kendiliğinden spontane olarak yürütebilmektedir. Tabii okul da bunun için en önemli, çocuklar açısından en önemli sosyal alanlardan birisidir” ifadelerine yer verdi.
“Depremzede çocuklar öğretmen gibi farklı yetişkinlerin duygusal desteklerine ihtiyaç duymaktadırlar”
Okul dönemi boyunca öğrencilerin okulda birlikte vakit geçireceği öğretmenlere de tavsiyelerde bulunan Efe, sözlerine şöyle devam etti:
“Söz konusu açıldığında yani konu mevzu açıldığında bunu bastırmadan çocuğun kendisini aktarmasına, duygu düşüncelerini ve yaşantısını aktarmasına engel olmadan sabırla dinlenilmesini ve destekte bulunulmasını öneriyoruz. Mevzu hiçbir zaman konu kapatmak olmamalıdır. Kişiler travmalarını ancak konuşup bu duyguyla barışarak, ömür boyu bu duygularla devam edebileceğine inanarak aşabilmektedirler. Tabii önemli bir taraftan bu çocukların birçoğu ebeveynlerini kaybetti. Birçoğu yalnız kaldı, sosyal hizmetlere ve kurumlara yerleşmek durumunda kaldı. Bu açıdan değerlendirdiğimizde öğretmen gibi farklı yetişkinlerin, diğer kurum personelleri gibi farklı insanların daha duygusal desteklerine ihtiyaç duymaktadırlar. Bu konuda da mutlaka danışmanlık alması gerektiğinde öğretmenlerin ve diğer personellerin danışmanlık almalarını öneririz.”