Tekirdağ İl Sağlık Müdürlüğü, 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü dolayısıyla sinsi bir hastalık olan Alzheimer’a dikkat çekerek, hastalığa karşı alınabilecek önlemleri açıkladı.
İleri yaşlarda “demans” tablosuna en fazla neden olan, yaşam süresinin uzamasıyla birlikte giderek artan sıklıkta görülen, topluma getirdiği fiziksel, psikolojik, sosyal ve ekonomik etkiler nedeniyle de önemli bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilen yıkıcı bir hastalık olan Alzheimer konusunda farkındalık oluşturmak için 21 Eylül günü “Dünya Alzheimer Günü” olarak belirlenerek, çeşitli faaliyetler gerçekleştiriliyor. 2023 yılının teması ise “Alzheimer’i Tanı, Alzheimer’den Korun” olarak belirlendi.
Konuyla ilgili Tekirdağ İl Sağlık Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada, “Bilindiği gibi ileri yaşlarda hafızayı, düşünmeyi, günlük aktiviteleri gerçekleştirme yeteneğini olumsuz etkileyen ve genellikle ilerleyici karakter sergileyen çöküntü halleri ’demans’ olarak bilinir. Dünya Sağlık Teşkilatı verilerine göre dünyada 55 milyondan fazla demanslı hasta mevcuttur. Küresel olarak yaşlı insanlar arasında engelliliğin ve bağımlılığın en önemli nedenlerinden biri demanstır. Demans, önde gelen ölüm nedenleri arasında da yedinci sıradadır. Alzheimer hastalığı demans vakalarının yarısından fazlasını (yüzde 60-70) oluşturmaktadır” denildi.
Yarım milyona yakın hasta
TÜİK tarafından yayımlanan 2022 yılı Türkiye Sağlık Araştırması Raporu’na göre ülkede 65 yaş üzerindeki bireylerde Alzheimer görülme sıklığı yüzde 5,5 olup, buna göre ülkedeki Alzheimer hasta sayısının 460 binden fazla olduğu belirtilen açıklamada, “Alzheimer hastalığı sinir hücrelerinin kaybı ve beynin ilerleyici harabiyetine neden olan, iyileşmesi mevcut şartlarda mümkün olmayan, 5-10 yıllık süreci kapsayan ve yavaş seyreden ileri yaş hastalığıdır. Sağ kalım süresi hastanın yaşı, tanı sırasındaki evresi ve yeni hastalıkların ortaya çıkmasıyla yakın ilişkilidir. Erken evrede bu süre 10 yıl veya biraz üzeri iken, ileri evredeki bir hasta için ortalama 3 yıldır. Uzun yıllardır bilimsel araştırmalara konu olsa da genetik geçiş gösterenler haricinde hastalığın gelişim nedeni kesin olarak belirlenebilmiş değildir. Bununla birlikte hastalığı ve seyrini etkileyen bir kısım risk faktörleri belirlenmiş olup bu faktörler; ileri yaş (65 yaş üzeri), sigara kullanma, fazla alkol tüketme, yetersiz ve dengesiz beslenme, yetersiz fiziksel aktivite, sosyal olarak izole olma, düşük eğitim düzeyi, ailede Alzheimer öyküsü, yüksek tansiyon (hipertansiyon), yüksek kan şekeri (diyabet), aşırı kilolu veya obez olmadır. Araştırmalar söz konusu risk faktörleriyle zamanında ve etkin bir mücadelenin, bugün için hastalık riskini azaltmada ve hastalıkla mücadelede ilk ve en etkili aşama olduğuna dair kanıtlar sunmaktadır. Bu uyarıların bilinmesi, zamanında hekime müracaat edilmesi, tanının mümkün olan en erken evrede konulması ve etkin tedavi yaklaşımları sağ kalım süresi ve yaşam kalitesi bakımından oldukça önemlidir” ifadelerine yer verildi.
“Kesin tedavisi yoktur”
Konuyla ilgili yapılan açıklamalarda, “Hastalığın tanısı klinik bulgulara dayanılarak konur. Üzerinde yoğun çalışmalar yapılsa da hastalığın kesin tedavisi bugün için yoktur. Bununla birlikte yapılan tedavilerle hastalığın semptomları azaltılabilir, ilerlemesi yavaşlatılabilir. Öncelikli amaç hastanın yaşam kalitesini arttırmak olup, tedavi sürecinin multidisipliner bir anlayışla yönetilmesi en ideal yaklaşımdır. Alzheimer hastalığında davranış problemlerinin yönetiminde ilaç dışı yaklaşımlar önemlidir ve yapılandırılmış aktiviteler, çevresel müdahaleler, algısal güçlendirme ve gevşeme teknikleri, sosyal temas ve davranış terapisi gibi birçok stratejiyi içerir” denildi.
Semptomların yönetilmesinde hastaya yardımcı olabilecek öneriler ise şöyle açıklandı:
“Fiziksel olarak aktif kalmak, sağlıklı beslenmek, sigara içmeyi ve alkol almayı bırakmak, keyif alınan şeyleri yapmaya devam etmek, zihni aktif tutmanın yeni yollarını denemek, önemli şeyleri not almak, arkadaşlar ve aile fertleriyle vakit geçirmek, düzenli doktor kontrollerini yaptırmak. Başlangıçta ve izleyen görüşmelerde hasta ve çevresi bakımından güvenlik risklerinin ayrıntılı olarak değerlendirilmesi, gerekli tedbirlerin alınması da ihmal edilmemesi gereken konulardan biridir. Bu tedbirler çoğu zaman hayat kurtarıcı olabilir.”