MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, TBMM Genel Kurulunda Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve İletişim Başkanlığı bütçeleri üzerinde konuştu. MHP’li Özdemir; “Zaman zaman gerçekleştirilen suçu ve suçluyu meşru gösteren, yalan ve iftira yüklü yayınlarla kamuoyunu yönlendirmeyi amaç ve alışkanlık edinen, Türk aile yapısını hedef alan ve sapkın akımlara yol açan yayıncılık faaliyetleri karşısında daha hassas olunmalı, Türk Milleti’nin değerleri korunmalıdır” dedi.
İçerisinde bulunduğumuz çağda bilgi, bilgiye kolay erişim, bilginin doğruluğu ve yerinde kullanımının devletler ve organizasyonlar için en önemli konuların başında geldiğini belirten Özdemir; “Bir başka ifadeyle kurumlar arası ilişkiyle beraber devlet ile toplum ve devletlerarası ilişkinin sağlıklı bir zeminde yürüyebilmesi için güçlü ve işlevsel bir iletişim stratejisine ihtiyaç vardır” ifadelerini kullandı. Son zamanlarda Türkiye aleyhinde dezenformasyon faaliyetleri dikkat çekici şekilde arttığını ifade eden Özdemir; “Yalan, yanlış, yanıltıcı ve yönlendirici haberlerle Türkiye, uluslararası medya organları, düşünce kuruluşları ve terör örgütleri tarafından karalanmaya çalışılmaktadır. Türkiye’nin attığı adımların dış müdahalelere ve manipülasyonlara açık hâle gelmemesi, dünya kamuoyuna Türkiye’nin tezlerinin en doğru ve hızlı şekilde anlatılabilmesi için İletişim Başkanlığının teknolojik, fiziki ve insan gücünün güçlendirilerek ilgili kurumlarla yetki çatışması oluşmayacak bir eş güdüm içerisinde faaliyetlerinin sürdürülmesi sağlanmalıdır” dedi. “Basın yayın kuruluşlarımızın sorunlarının çözümlenmesi demokrasimiz açısından önem arz etmektedir” diyen Özdemir, özellikle de yerel medyanın son dönemde yaşadığı zorluklar üzerinde hassasiyetle durulması gerektiğini ifade etti. Yerel medyaya uygun şartlarda kredi desteği verilmesi, desteğin teknolojik gelişimi ve yatırım ihtiyaçları göz önüne alınarak uzun vadeli olması ve sektörde istihdamı desteklemesinin önemli olduğunu vurgulayan Özdemir; “Özellikle, reklamlar ile resmî ilanlara uygulanan vergilemede, gazete kâğıdı, gazete mürekkebi ve kalıp gibi ürünlerin gümrük vergilerinde gazetelere kolaylıklar getirilmesi özgür basına anlayışına katkı sağlayacaktır” ifadelerini kullandı. Anadolu medyasının basın ahlakına sahip, tarafsızlık ilkesine bağlı ve objektif şekilde faaliyetlerini sürdürebilmesi için özel destek programlarının uygulamaya konulması ve yerel medyaya kamu reklamlarından daha fazla pay verilmesi gerektiğine de değinen Özdemir; “6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremin etkilediği illerimiz de düşünüldüğünde özellikle yeni kurulan gazeteler için şart olan Basın İlan Kurumundan ilan ve reklamların alınabilmesi için gerekli bulunan üç yıllık yayın şartının yerel gazeteler için yeni bir düzenlemeyle bir yıla indirilmesi faydalı ve destekleyici bir adım olacaktır.” ifadelerini kullandı. Türkiye aleyhine faaliyet yürüten çevrelere yönelik ülkemizin medya diplomasisine katkı sağlamak noktasında belirli şartları sağlayan gazetecilere yeşil pasaport alabilme imkanı sağlanması gerektiğini belirten Özdemir; “Medya mensuplarımızın, başta FETÖ olmak üzere Türkiye aleyhine faaliyet yürüten çevrelere yönelik ülkemizin medya diplomasisine katkı sağlamada üstlendiği veya üstlenebileceği değerli destekler göz önüne alındığında, belirli şartları sağlayan gazetecilerimizin yeşil pasaport alabilme imkânına da bir an evvel kavuşmaları gerektiği inancını taşıyoruz” diye konuştu. Medyanın sahip olduğu potansiyel ile faaliyet gösterdiği sahalarda insanların bilgi ve haber edinmelerine imkan sağlayan en önemli araçların başında geldiğini belirten Özdemir; “Yalan, yanıltma, çarpıtma, amacı dışına çıkma gibi çok geniş bir sahada bireysel ve toplumsal yapıyı yönetme ve yönlendirme imkanları da dikkate alındığında medyanın özgürlükler ve güvenlik dengesi arasındaki en hassas alanların başında geldiği gerçeği de karşımıza çıkmaktadır.” dedi. Medyanın bağlayıcı hukuki hükümlerle denetlenmesinin zorunluluk olduğuna değinen Özdemir, “Milli güvenlik, milli birlik ve beraberlik, toplumsal huzur, ahlak ve ahenk konuları göz önünde bulundurulduğundaysa, medyanın kontrolsüz bir mecra olamayacağı, bağlayıcı hukuki hükümlerle denetlenmesi zorunluluğunun ne derece önemli olduğu gerçeği açıkça anlaşılmaktadır” şeklinde konuştu.
Yayıncılık anlamında faaliyet gösteren kanal ve grupların gerek mecra, gerekse sayılarındaki artışın RTÜK’ün faaliyet ve kararlarını daha önemli hale getirdiğini ifade eden Özdemir; “Zaman zaman gerçekleştirilen suçu ve suçluyu meşru gösteren, yalan ve iftira yüklü yayınlarla kamuoyunu yönlendirmeyi amaç ve alışkanlık edinen, Türk aile yapısını hedef alan ve sapkın akımlara yol açan yayıncılık faaliyetleri karşısında daha hassas olunmalı, Türk Milleti’nin değerleri korunmalıdır. Temenni ve beklentimiz RTÜK’ün sorumluluk sahasına giren konulardaki irade ve kararlılığının sarsılmaz şekilde devam edebilmesidir” diye ekledi.
İP televizyonların denetimleri sıkılaştırılmalı
Özdemir, RTÜK’ün alanına giren ve İP televizyonlar olarak kategorize edilen mecralardaki yerel, bölgesel ve ulusal yayınların denetimlerinin de sıklaştırılması gerektiğini belirterek; “Zira sosyal medya üzerinden yayılan her türlü yalan ve iftira yüklü propagandalar ve dezenformasyonlar, dikkat edilirse bahse konu olan mecralardan çıktıktan sonra kamuoyuna servis edilmektedir. İP televizyonların karasal ve uydu üzerinden yayın yapan kuruluşlar gibi şeffaf ve titiz şekilde denetlenmesi üzerinde sergilenecek hassasiyet, yerel medyada yaşanan rekabet konusunda da önem arz etmektedir” ifadelerini kullandı. Ulusal çapta yayın yapan pek çok haber kanalında süregelen bazı yayınlara bakıldığında, özellikle siyasi camia ve devlet adamlarıyla beraber resmi kurumlara yönelik çok sayıda isnatta bulunulduğunu belirten Özdemir; “Bu çerçevede RTÜK, Adalet Bakanlığı ile eşgüdüm halinde bir mekanizmayı hayata geçirmelidir” dedi. Özdemir; “Böylelikle bahse konu olan yorum ve iddiaları televizyon ekranlarından sunan isimlerin tamamını adli merciler vakit kaybetmeksizin davet etmeli, beyanların gerçekliği araştırılmalı, şayet doğru değilse anında işleme tabi tutulmalıdır. Herkesin aklına geleni söyleyebileceği ve türlü yalanlarla dolu sözlerle kamuoyunu zehirleyerek, bundan siyasi kazanç elde edebileceğini zanneden isim ve çevrelere böylelikle fırsat verilmemelidir” ifadelerini kullandı.