Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) tarafından İzmir’in Torbalı ilçesinde bulunan Metropolis Antik Kenti’nde yürütülen çalışmalar sonucu, çok sayıda tarihi eser gün yüzüne çıkartıldı. Çalışmalar hakkında açıklama yapan DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, “Bizim bundan sonraki hedefimiz ulusal ve uluslararası akademik çalışmalar yapmak. Burası adeta açık hava laboratuvarı gibi, çok kıymetli verilerimiz var. İlk kazması vurulması üniversitemize ait olan bir kazı. Mümkün olan en üst düzeyde korumaya çalışıyoruz” mesajını verdi.
İzmir’in Torbalı ilçesinde bulunan ve kuruluşu günümüzden yaklaşık 5 bin yıl öncesine dayanan, antik çağda “ana tanrıça kenti” olarak adlandırılan Metropolis Antik Kenti’nde, Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) tarafından yürütülen kazı çalışmalarında çok sayıda anıtsal yapı ve eser ortaya çıkarıldı. Buradaki çalışmalar hakkında bilgi vermek amacıyla DEÜ tarafından antik kentte basın toplantısı düzenlendi. Toplantıya, DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar’ın yanı sıra, Torbalı Kaymakamı Ercan Öter, Kazı Başkanı DEÜ Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Anabilim Dalı’nda görevli Prof. Dr. Serdar Aybek, ve kazının önceki başkanı Prof. Dr. Recep Meriç katıldı.
Su baskınlarına karşı alınan önlemlere dikkat çekildi
Programda açıklama yapan DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, antik kentte binlerce yıl önce yaşayanların su baskınlarına karşı almış oldukları önleme dikkat çekti. Hotar, “Sayın Recep Meriç hocamız 1990 yılında bu yapının, bu buluntunun varlığını keşfetmiş ve kazı çalışmalarını başlatmış. Yaklaşık 30 yıl süren bir geçmişten sonra bir süre ara verilmiş hocamızın emekli olmasından itibaren daha sonra bizim kadromuza aldığımız Serdar hocamızdan sonra tekrar sayın Cumhurbaşkanımızın da imzasıyla bu kazıyı yapma yetkisi üniversitemize verildi ve iki yıldır devam ettirmekteyiz. Antik kent çok kıymetli. Ülkemizin her bir taşı çok kıymetli. Bu kentin, bu tiyatronun hiç bozulmadan neredeyse orijinal olarak bulunmuş olması çok değerli. Konunun uzmanı hocalarımız özellikle su baskınlarına karşı çok özel bir su tahliye sisteminin olduğunu anlattı. Kentin diğer bölümlerinde özellikle konut olarak kullanılan villaların zemininde halı yerine adeta yapılmış çok kıymetli mozaikler var. Mozaiklerde genelde erkek ve kadın figürü ve birbirine bakar vaziyette. Biz onları evin sahipleri olarak düşündük. Hocalarımız öyle olabileceğini anlattı” diye konuştu.
“En üst düzeyde korumaya çalışıyoruz”
Metropolis Antik Kenti’nin, İzmir için de önemli bir turizm fırsatı olmasını hedeflediklerini söyleyen Prof. Dr. Nükhet Hotar, “Bizim bundan sonraki hedefimiz ulusal ve uluslararası akademik çalışmalar yapmak. Burası adeta açık hava laboratuvarı gibi çok kıymetli verilerimiz var. İlk kazması vurulması üniversitemize ait olan bir kazı. Mümkün olan en üst düzeyde korumaya çalışıyoruz. Kaymakamımızın da öncülüğünde bir yine proje kapsamında ilkokul çocuklarımızın gelip burada çeşitli deneyimler elde etmesi söz konusu. Bizim hedefimiz çocuklarımızı, gençlerimizi bu bilinçle yetiştirerek geleceğe hazırlamak. Burası maalesef turistik olarak çok fazla turistin geldiği veya konuyla ilgili bilim insanlarının ziyaret ettiği veya haberdar olduğu bir yer değil. Yıllık verilerden görüyoruz bunu. Burada da basının duyurulma noktasındaki çabası, buradaki bu güzelliklerin dünya çapında daha çok duyurulması, daha çok araştırmacının ve turistin buraya gelmesi, hem konuyla ilgili araştırmaların artması, hem ilçeye, ülkeye veya şehrimize bir bunun ticari faaliyet olarak da kısmen yansıması çok kıymetli” dedi.
“Metropolis’te her zaman sürprizlerle karşılaşıyoruz”
Antik kentte yapılan çalışmalarda her geçen gün yeni bir zenginlik gördüklerini dile getiren Kazı Başkanı Prof. Dr. Aybek ise, “Metropolis’te 1989 yılından beri devam eden uzun bir arkeoloji çalışması var. Metropolis’teki araştırma çalışmalarının DEÜ’ye geçmesiyle birlikte, Metropolis aslında 2003 yılına, araştırmaların ilk başladığı noktaya, Dokuz Eylül Üniversitesi’ne geri döndü. Bundan sonraki süreçte de aynı şevkle, aynı heyecanla çalışmalara devam edeceğiz. Metropolis İyonya’nın çok önemli bir kenti. Çok bereketli toprakları kendisine sınır olarak almış bir kent. Burada özellikle tarım öne çıkıyor. Hemen önünden geçen Menderes Nehri’nin bereketiyle bu tarım ürünlerini eski çağ dünyasında farklı yerlere gönderebiliyor ve buradan da zenginleşiyor. Bugün Metropolis’in harabelerini gezdiğimizde o zenginliği, güzel mermer yapıları görebiliyoruz ve o günün şaşasını anlayabiliyoruz. Metropolis’te her zaman sürprizlerle karşılaşıyoruz. Yamaçta kurulmuş bir kent olduğu için genellikle kalıntılar derin alüvyal dolgular altında ortaya çıkıyor. Yeni çalıştığımız alanda toprak üzerinde görülen çok fazla bir şey bulunmamasına rağmen arkeolojik kazıların sonucunda çok önemli buluntular ortaya çıktı. Yerinde korunmuş olan sütunlar, ayakta durumda tuğla dükkanlar bulundu. Heyecanla önümüzdeki yıllardaki çalışmaları bekliyoruz” açıklamasında bulundu.