Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel, ABD Başkanlık seçimlerini kazanan Donald Trump’ı işaret ederek, “Küresel ticaret savaşlarının yeniden gündeme gelmesi muhtemel görülmekte” dedi.
TOBB Strateji Geliştirme Yüksek Kurulu Koordinasyon Toplantısı, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel’in katılımıyla TOBB İkiz Kuleler’de gerçekleştirildi.
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel, yaptığı açıklamada, tüm dünyanın ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan bir dönüşüm sürecinde olduğunu belirterek, “Mevcut küresel düzenin ve küreselleşmenin yeniden sorgulandığı bu dönemde yaşanan gelişmeler dünyanın sürekli bir değişim içerisinde olduğunu işaret etmektedir. Küreselleşme, korumacılık, göç gibi bugünün pek çok kavramı, kapsamı ve boyutları farklılık arz etse de değişik dönemlerde de gündeme gelmiştir. Bugünün dünyasını doğru okuyabilmemiz bu okuma ışığında en doğru stratejiyi geliştirebilmemiz, geçmiş dönemleriyle kırılımları iyi analiz etmemize bağlı” ifadelerine yer verdi.
“Çin ve Hindistan dünya pazarındaki etkisini arttırmış”
Strateji dahilinde hareket etmeyen toplulukların ya da grupların tarih sahnesinden silindiğini vurgulayan Şenel, “Yakın dönemde Asya’daki hızla büyüyen ekonomiler özellikle Çin ve Hindistan dünya pazarındaki etkisini arttırmış. Bu da küresel ticaretin merkezinde Asya’yı önemli bir oyuncu haline getirmiş. 2016 yılında Brexit referandumu ve Amerika’yı yeniden büyük güç yapma söylemleri gibi gelişmeler, küreselleşmeye karşı yükselen tepkilerin birer örneği olmuştur. Bu durum ticaret savaşları, gümrük tarifeleri ve uluslararası iş birliği anlaşmalarındaki gerilimleri gündeme getirmiştir” şeklinde konuştu.
“Dünya ekonomisi 3 temel krizle karşı karşıya”
Kovid-19 salgınının küresel tedarik aksamaları ve uluslararası hareketliliği sınırlandırdığını hatırlatan Şenel, bazı ülkelerin daha korumacı politikalara yaşanan süreçten sonra adım attığına dikkati çekerek, “Sonuç olarak bugün geldiğimiz noktada dünya ekonomisinin üç temel krizle karşı karşıya olduğunu söylemek mümkün. Çoklu krizler olarak da nitelendireceğimiz bu krizlerin ilki yönetim krizi. İkincisi finansal krizler ve son olarak üçüncüsü iklim krizi olarak ortaya çıkmakta” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Küresel güç dengelerinde giderek belirginleşen çok kutuplu yapı ABD, Avrupa Birliği ve Çin arasındaki yoğun rekabete kendini göstermekte. Uluslararası alanda iş birliğini teşvik etmek üzere oluşturulan Dünya Ticaret Örgütü gibi kurumlar da bu yoğun rekabet gündeminde geri planda kalarak işlevlerini yitirme riskiyle karşı karşıyadır. ABD ve Çin gibi büyük güçlerin rekabeti, arkadan gelen Hindistan gibi ülkelerin yüksek büyüme hızları, genç ve kalabalık nüfusları, Avrupa’nın yeniden güç kazanması, Rusya’nın batı blokuna karşı denge oluşturma çabalarıyla çok kutupluluk ve jeopolitik gerginlikler giderek artmakta. ABD askeri üstünlüğü ve teknolojik liderliği sayesinde küresel nüfuzunu korumaya çalışırken Avrupa Birliği ekonomik gücünü yeniden kazanmanın yanı sıra iklim politikaları, insan hakları ve sürdürülebilir kalkınma gibi konularda küresel liderlik iddiasını devam ettirmekte. Avrupa Birliği’nin yakın zamanda kamuoyuyla paylaştığı geniş bir sektörel yelpazede hazırlanan AB rekabetçiliğin geleceği raporu değişen dünyada AB’yi konumlandırarak ileriye dönük üyelerce atılması gereken ortak adımları ortaya koymakta. Kimisi hızlı ekonomik büyümesi, teknolojik gelişimi ve kuşak yol projesi gibi girişimlerle dünya çapında ABD ile birlikte rekabet eder şekilde nüfus alanlarının genişletmeye odaklanmış durumda.”
Hindistan’ın ise Çin’e kıyasla yüksek büyüme seyrettiğini belirten Şenel, “BRICS ülkelerinden bir diğeri olan Rusya, sınırlı ekonomi kaynaklarına rağmen siyasi ve askeri gücünü koruyarak küresel arenada stratejik bir yol aramaya, oynamaya devam etmekte. Çok kutuplu bu yapı hem bölgesel hem de küresel ilişkilerde yeni dinamikler oluştururken güç mücadelesinin kapsamını genişletmektedir” şeklinde konuştu.
Dünyada yaşanan krizlerden bir tanesinin de demografik sorun olduğunu dile getiren Şenel, şöyle konuştu:
“Nüfus hızla yaşlanıp genç nüfus oranı azalırken, bu dönüşüm ülkelerin ekonomik ve sosyal yükünü arttırmakta geleceğe yönelik nitelikli, insan gücü kaynağının sınırlanmasıdır. 38 zengin ülke arasında en hızlı yaşlanan ülke konumundaki Güney Kore doğum oranı son yıllarda giderek hızla düşmekte. Resmi rakamlara göre doğurganlık hızı 1970’lerde 4,5 seviyelerinden geçtiğimiz yıl itibariyle 0,72’ye kadar gerilemiştir. Son açıklanan nüfus projeksiyonları doğurganlık hızı yüzde 1.50’ye gerileyen ülkemiz için de 2030’un ilk yarısında yaşlı nüfus oranının yüzde 15’i aşacağına demografik fırsat penceresinin kapanacağına işaret etmektedir.”
Şenel, “2024 yılında yüksek enflasyon, sıkı para politikaları ve süregelen jeopolitik gerilimler özellikle de Rusya-Ukrayna savaşı ve Ortadoğu’da İsrail’in Gazze’ye yönelik ve giderek bölgeye saldırıları var olan küresel belirsizlikleri derinleştirmekte. Söz konusu gelişmelerle küresel ekonomiyi salgın öncesi ortamların altında bir büyümeye itmekte. küresel resesyona girilmemiş olması ve dünya ekonomisinin belli bir istikrarla seyrini sürdürmesi yaşanan çoklu şoklara karşı kazandığına dair bir görünüm arz etmekte” diye konuştu.
Şenel, “Uluslararası para fonu 2024 ekim ayında yayınladığı dünya ekonomik görünüm raporuna göre dünya ekonomisi 2023 yılında yüzde 3.3 oranında büyüdü. 2024 ve yirmi beş yıllarında da benzer bir büyümeyi sürdüreceğini göstermekte. Küresel ticaret tarafında ise finansal şartların sıkılaşması ve jeopolitik gelirlerin etkisiyle dünya, mal ve hizmet ticareti hacmi 2023 yılında yüzde 0,8 oranında oldukça düşük bir büyüme gösterdi. Birçok ülkede izlenen korumacı ticaret politikaları küresel ticareti olumsuz yönde etkilemekte” ifadelerine yer verdi.
ABD Başkanlık seçimlerini kazanan Donald Trump sonrası küresel ticarette neler yaşanabileceğine dair araştırmalar ve analizler yapıldığını dile getiren Şenel, şunları kaydetti:
“Yeni dönemde küresel ticaret savaşlarının yeniden gündeme gelmesi de muhtemel görülmekte. ABD’nin önümüzdeki dönemde başta Çin olmak üzere Avrupa Birliği ve diğer ülkelere karşı iç pazarının koruyucu ve yeterli üretimi destekleyici tedbir almasına yönelik değerlendirmeler ağırlık kazanmakta. Bu durumun küresel ticaret hacmini daraltarak özellikle ithal tüketim mallarının fiyatlarının artabileceği değerlendirilmekte. Muhtemel ek tarifelerin fiyat artışlarını tetikleyeceği ve FED’in bir süredir yürüttüğü dezenflasyon politikaları için de bir risk oluşturacağı da muhtemel sonuçlar arasında görülmekte. Öte yandan ABD’nin Çin’e karşı alması muhtemel tedbirler, Çin’in ülkemizin en büyük pazarı olan AB’ye ve diğer pazarlara daha fazla yönelmesine sebep olacağız olacaktır.”
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Buna karşın küreselleşmenin yerine bölgesel ortaklıkların veya adalaşma olarak tanımlanabilecek ülkeler arası iş birliklerinin ön plana çıktığı günümüzde Türkiye için tehditler kadar fırsatlar da bulunmakta. Avrupa ve ABD’nin bazı ülkeler için uyguladığı ticari engeller sonucu üretimin başka ülkelere kaydırılması da gündeme gelebilecek. Türkiye bu noktada Kovid-19 döneminde gündeme geldiği gibi bölgesinde yeni bir üretim ve tedarik üssü olma potansiyeline sahiptir. AB tarafına baktığımızda konuşmamın başında belirttiğim gibi dünyadaki dönüşümleri yönetmek için Avrupa Komisyonu’nda hazırlatılan Avrupa rekabetçiliğin geleceği başlıklı rapor ile Avrupa’nın üretkenlik açığını inavasyon artışıyla kapatarak düzeltmesi enerji maliyetleri düşmesi ve düşük karbonlu ekonominin sunduğu yeni fırsatlar rekabet gücü için ortak bir plan. Avrupa’nın güvenliği arttırması ve bağımlılıkları azaltması şeklinde Avrupa için yeni bir endüstriyel strateji önermekte.”
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu ise şöyle konuştu:
“Kamu ile reel sektör arasındaki iletişimi güçlü tutmalıyız. Özel sektör olarak, yüksek ve istikrarlı bir büyüme sürecinin, cazip bir yatırım ortamının ön şartı olarak, öncelikle makro ekonomide istikrar olması ve belirsizliklerin giderilmesinin gerektiğinin farkındayız. Kamu idaremizin bu yönde attığı adımlar ve uygulanan rasyonel politikalarla, ekonomide biriken risklerin ve kırılganlık unsurlarının büyük ölçüde azaldığını memnuniyetle takip ediyoruz. Son dönemde para piyasalarında ve TL’de sağlanan istikrarı, döviz dengesindeki iyileşmeyi, kredi risk primindeki gerilemeyi ve ülke kredi notundaki artışları bunun sonucu olarak görüyoruz. Elbette bundan sonraki aşamada, hem ekonomi programına toplumsal desteğin artması, hem de tempolu bir büyüme süreci için, atmamız gereken ilave adımlar da var. İşte bu çerçevede sizin hitabınız sonrasında, Kurul üyelerimiz sahadaki durumu ve tabanımızda en çok talep edilen konuları dile getirecekler. Reel Sektör olarak sıkıntılarımızı ve taleplerimizi anlatacaklar. Tüm bunları sizinle paylaşmaktan ve istişare etmekten büyük memnuniyet duyuyoruz.”