Kayseri Ticaret Odası (KTO) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Gülsoy, Haziran Ayı Meclis Toplantısı’nda yaptığı konuşmasında; “Dünya ile entegre olan ülkemiz gelişmelerden etkileniyor” dedi.
KTO Konferans Salonu’nda düzenlenen toplantıya KTO Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Gülsoy, yönetim kurulu üyeleri ve oda üyeleri katıldı. Dünyanın her geçen gün daha hızlı bir şekilde değiştiğini söyleyen Başkan Gülsoy; “Son dönemde dünya ve ülkemiz ekonomisinde yaşanan gelişmeler konusuna değinecek olursam; dünya, her geçen gün çok daha hızlı bir şekilde değişiyor ve dönüşüyor. Artık sabahtan akşama, akşamdan sabaha ne olacağını öngörmek neredeyse imkânsız hâle geldi. Küresel liderler bile söylediklerinin arkasında durmakta zorlanıyor. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Sayın Trump; bugün bir şey söylüyor, üç gün sonra tam tersini ifade ediyor. Bu da dünya genelinde belirsizlikleri ve karmaşayı beraberinde getiriyor. Kim öngörebilirdi ki bir sabah uyanacağız ve Rusya – Ukrayna Savaşı başlayacak? Ardından İsrail – Gazze çatışması patlak verdi. Bugün o bölgede büyük bir insanlık dramı, büyük bir vahşet yaşanıyor. Ancak ne yazık ki dünyanın sessiz kaldığı bu tablo karşısında sadece Türkiye güçlü bir duruş sergiliyor, sesini yükseltiyor. Şimdi de hepimizin yakından takip ettiği İsrail – İran savaşı Savaşın 12’nci gününde çok şükür ki, İsrail ile İran arasında ateşkesin sağlanmış olması, hepimiz için umut verici bir gelişme oldu. Umarız bu kırılgan ateşkes kalıcı barışa dönüşür. Çünkü artık bu tür savaşların etkisi sadece cephelerde değil, dünyanın dört bir yanında hissediliyor. Dünya ile entegre olan ülkemizde bu gelişmelerden doğrudan etkileniyor. Hele ki yanımızda adeta bir yangın yeri varsa, etkilenmemek mümkün değil. Bu kısa süreli savaşın bile ülkemize enerji maliyeti yaklaşık 4 milyar dolar olarak yansıdı. Bu tür jeopolitik gelişmeler yalnızca devletleri değil, bizlerin bireysel bütçelerini de doğrudan etkiliyor. Ekonomik kararlar bile bu gelişmelere göre yeniden şekilleniyor. Geçtiğimiz hafta Merkez Bankası’ndan faiz indirimi bekleniyordu ancak yaşanan gelişmeler bu beklentiyi ortadan kaldırdı. Küresel ölçekte korumacı politikalar artıyor. ABD’nin başlattığı ticaret savaşları ve ülkelerin savunma bütçelerine ek yük getiren yönlendirmeler, artık sadece askeri değil ekonomik dengeleri de zorluyor. İşte bu yüzden barış çok kıymetli. Dünyanın barışa kavuşması, bizim de huzura kavuşmamız demektir. Ülkemiz, bu süreçte her zaman yapıcı ve diplomatik bir rol üstlenmiş, barıştan yana durmuştur. Bölgesindeki krizlere karşı serinkanlılıkla ve diplomasiyle yaklaşarak önemli bir denge unsuru olmuştur. Temennimiz; bu ateşkesin kalıcı bir barışa dönüşmesi, Gazze’deki dramın da sona ermesi ve bölgenin yeniden istikrara kavuşmasıdır” dedi. Gülsoy, dünyada herkesin çok tedirgin olduğunu söyleyerek; “Dünyada herkes çok tedirgin. Dünya genelindeki savaşların, çatışmaların arttığı bu süreçte dünya insanlığının yaşadığı en zorunlu ve sorunlu döneminden geçiyoruz. Bu çatışma ortamı, ülkeleri savunma sanayine ayrılan payı artırmaya yöneltiyor. ABD gibi ülkeler özellikle insansız sistemler ve ileri savunma teknolojilerine daha fazla yatırım yapıyor. Bu artış, küresel savunma pazarının büyümesine yol açıyor. Yeni silah sistemleri geliştirmek, hem ülkelerin askeri kapasitesini güçlendiriyor hem de sanayide ciddi ekonomik hareketliliğe neden oluyor. ABD başta olmak üzere bazı ülkelerin stratejik sektörlerini korumak için ek vergiler uygulamaya başlaması, küresel ticaret savaşını körüklüyor. Bu durum ekonomik gelişmeleri de derinden etkileyerek ticaretten üretime olumsuz şekilde yansıyor. Uzmanlar, bu vergilerin tedarik zincirlerini böldüğünü, maliyetleri yükselttiğini ve yatırım kararlarını erteleyen bir belirsizlik ortamı oluşturduğunu belirtiyor. Dünya ekonomisinde bir daralma bekleniyor ki rakamlarda bunu gösteriyor. Gümrük tarifeleriyle ve kotalarla örülen bir dünya istemiyoruz. Serbest, adil ve kurallara dayanan küresel ticaret olmasını istiyoruz. Çünkü kuralların olmadığı, herkesin kendi başına hareket ettiği dünyada önce belirsizlik artar, ardından da krizler çoğalır. Dünyada tüm bu gelişmelerin ülkemize yansımasına baktığımızda ise İsrail-İran Savaşı enerji piyasalarını olumsuz etkiledi. Petrolü büyük ölçüde dışarıdan temin eden bir ülke olarak, artan petrol fiyatları da bunun bir yansıması. Etrafımızda yaşanan gelişmeler nedeniyle enflasyon ve faizler beklenildiği süreçte düşmüyor” ifadelerini kullandı.
“Enflasyon en büyük sorunlarımızdan biri”
Başkan Gülsoy, enflasyonun Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olduğunu söyleyerek, “Hepinizin bildiği gibi Enflasyon, Türkiye ekonomisinin en büyük sorunlarından biri. Dış faktörler, özellikle çevremizdeki ülkelerdeki jeopolitik gelişmeler, Türkiye’nin enflasyon oranlarını daha da arttırabilir. Savaş tehditleri, petrol fiyatlarının yanı sıra diğer ham maddelerin fiyatlarını da yukarı çekebilir. Talepte daralma nedeniyle insanlarımızda daha temkinli harcama yapıyor. Yüksek faiz oranları, özellikle kredi kullanımını zorlaştırırken ticaretin de azalmasına yol açıyor. Bu da büyüme oranlarımızı yavaşlatırken şirketlerin karlarını olumsuz etkiliyor. Ekonomide durgunluk, işsizlik oranlarının yükselmesi ve dış ticarette de daralma bu sürecin getirdikleri. Ekonomik ve finansal alanda birçok belirsizliğin yaşandığı bu tür zamanlarda, iş dünyasının gelişmelere karşı esnek ve hazırlıklı olması büyük önem taşıyor. Şartlar ne olursa olsun, uzun vadeli düşünmek ve değişime uyum sağlamak her zaman olduğu gibi bugün de en güçlü yaklaşım olacaktır. Ticaretimizin geleceği için her anlamda öngörülebilirliğe ihtiyaç duyduğumuz bir dönemden geçiyoruz. Hem iç hem dış piyasada yaşanan gelişmeler karşısında rekabetçiliğimizi korumak, pazarlarımızı kaybetmemek ve ticaretimizi sürdürebilmek için olağanüstü çaba gösteriyoruz. Düzlüğe çıkış reçetesi olarak gördüğümüz orta vadeli program çerçevesinde iş dünyası olarak zorluklarımız olsa da geçen yıla göre üretim ve ihracatımızı koruyoruz. Ancak devam eden güçlükler karşısında işlerimizin devamlılığı için nakit akış planımızı iyi yaparak bir dizi devlet desteğine ihtiyaç duyuyoruz. Sürdürülebilir büyüme için sorunlarımızı gerçekçi biçimde analiz etmeli ve hızlı çözümler üretmeliyiz” dedi. Finansman maliyetlerinin makul seviyelere çekilmesi gerektiğini söyleyen Başkan Gülsoy, “Krediler konusunda sanayici ve ticaret erbabına yönelik ivedilikle kolaylaştırıcı adımlar atılmalıdır. Reel sektörün sürdürülebilirliği için finansman maliyetleri makul seviyelere çekilmelidir. Bu noktada özel bankaların keyfi uygulamalarla kredi faiz oranlarını çok yüksek tutması yaşanan zorluğu artırmaktadır. Bizim de destek olduğumuz Orta Vadeli Program hedeflerinden kopmadan, bu süreçte büyük güçlükler yaşayan üreten kesime yönelik kamu tarafından kaynak üretilmeli, kamu finans mekanizmaları devreye alınmalıdır. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğimizin öncülüğünde Kredi Garanti Fonu işbirliğinde iş dünyamızın ihtiyaç duyduğu kredinin devreye alınmasını beklemekteyiz. Enflasyonla döviz kuru arasındaki makas açılmıştır. Döviz kuru arasındaki dengenin bozulması ihracatçının rekabet gücünü zayıflatmaktadır. İhracat için döviz kurunun reel piyasayla uyumlu olması gerekmektedir. Emek yoğun sektörlerde maliyetlerin artmasından dolayı rekabet gücümüz her geçen gün zayıflıyor. Bu sektörlerde iş gücü ve üretim maliyetleri az olması sebebiyle işletmelerimiz, üretim hatlarını Ortadoğu ve Asya gibi ülkelere taşımaya başladılar. Üretim ve buna bağlı olarak istihdam alanlarımızı kaybetmeden rekabet gücünü artıracak şekilde maliyetlerin düşürülmesi ve gereken tedbirlerin alınmasını talep ediyoruz. Tüm yaşanan olumsuzluklara rağmen Yine de şunu biliyoruz ki, Türkiye birçok krizden güçlenerek çıktı, bu süreci de aşacağız. Bu süreçte bizler birbirimize daha sıkı sarılmalı birliğimizi huzur ve istikrarımızı tahkim etmeliyiz” dedi.
İhracat rakamları ile ilgili de bilgiler paylaşan Başkan Ömer Gülsoy, “Mayıs ayı ihracat rakamlarımız ay sonunda açıklanacak. İlk 4 ay toplam ihracatımız 1 milyar 235 milyon dolara çıktı. ’Önce ülkem ve devletim’ diye cansiperane çalışan, geleceğimiz açısında umut veren bu başarı için en başta ihracatçı üyelerimiz, iş insanlarımız ve onların çok değerli çalışanlarını can-ı gönülden kutluyorum. İstanbul Sanayi Odası tarafından “Türkiye’nin İlk 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2024″ araştırma sonuçları açıklandı. İSO ilk 500 sıralamasında geçen yıl 14 firmamız yer almıştı, 2024 sonuçlarına 13 firmamız bu listeye girmeyi başardı. İş insanlarımızın gösterdiği üstün performans, ülke ekonomisinin büyümesini ve kalkınmasını ciddi anlamda desteklemektedir. Bu vesile ile sıralamaya girerek göğsümüzü kabartan, tüm firmalarımızı ülkemiz ekonomisi, ihracatı ve istihdamına sağladıkları katkılardan dolayı can-ı gönülden tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum” ifadelerini kullandı.
Başkan Gülsoy konuşmasının sonunda 2025 yılı 6 aylık dönemde kurulan firma sayısını 920, kapanan firma sayısını ise 290 olarak açıkladı.