Vodafone Türkiye, ülkemizin dijitalleşme vizyonu ve elektronik haberleşme sektörü stratejisine yönelik önerilerden oluşan yeni bir rapor yayınladı. Yatırımların devamlılığı için telekomünikasyon sektörünün stratejik sektör olarak kabul edilmesine ve bir yatırım reformu gerçekleştirilmesine ihtiyaç olduğuna dikkat çekilen rapora göre; kaynakların etkin kullanılması, yatırımların teşvik ve adil katkı payı gibi uygulamalarla desteklenmesi, gelir akışının sürdürülebilir hale getirilmesi ve rekabet ortamının iyileştirilerek öngörülebilir bir yatırım ortamı oluşturulması gerekiyor.
Vodafone, kendi iç kaynaklarıyla hazırladığı ve Türkiye’nin dijitalleşme vizyonu ve elektronik haberleşme sektörü stratejisine yönelik önerilerden oluşan bir rapor yayınladı. Raporda, telekomünikasyon sektöründe yatırımların devamlılığı için sektörün stratejik sektör olarak kabul edilmesi ve bir yatırım reformu gerçekleştirilmesi gerektiği belirtiliyor. Bu reformla kaynakların etkin kullanımı ve yatırımların sağlanacak teşvikler ve adil katkı payı gibi uygulamalar ile desteklenmesine, gelir akışının sürdürülebilir hale getirilmesine ve rekabet ortamının iyileştirilerek öngörülebilir bir yatırım ortamı oluşturulmasına ihtiyaç duyuluyor.
“Yatırımlarımızın reel değeri 157,6 milyar TL’yi aştı”
Düzenlenen basın toplantısında konuşan Vodafone Türkiye CEO’su Engin Aksoy, şirketin Türkiye’de faaliyet gösterdiği 17 yılda sergilediği performans hakkında bilgiler paylaştı: “Ülkemizin ve sektörümüzün geleceğine duyduğumuz güvenle yatırımlarımızı sürdürüyoruz. Son 17 yılda yaptığımız yatırımın reel değeri 157,6 milyar TL’yi aştı. Bu süreçte Vodafone’un gerçekleştirdiği toplam yatırım, Türkiye’nin çektiği yabancı yatırımın yüzde 4,6’sına denk geliyor. Vodafone ekosistemi olarak, sadece 2022-2023 mali yılında Türkiye GSYH’sine 68 milyar TL’lik katkı sağladık. Vodafone’da oluşturulan her 1 TL’lik katma değer, Türkiye ekonomisinde yaklaşık 2,3 TL’lik katma değer oluşturuyor. Vodafone ekosisteminin GSYH katkısı, Türkiye’deki 45 ilin GSYH’sinin üzerinde. Operasyonlarımız, Türkiye’de 112 bin kişilik istihdam oluşturulmasına imkân sağlıyor. Vodafone Holding bünyesindeki her 1 kişilik istihdam, Türkiye ekonomisinde 38 kişilik istihdam oluşturuyor. Vodafone sayesinde oluşan istihdam, Türkiye’deki 32 ilin toplam sigortalı çalışan sayısından fazla. Yatırımlarımızla ülkemizin dijitalleşmesine ve uluslararası rekabet gücünün artmasına katkı sağlamaktan memnuniyet duyuyoruz.”
“Uzun vadeli bir stratejik plana ihtiyaç var”
Kamu politikası için önemli veriler sağlayan analizlerin üretilmesine liderlik ettiklerini belirten Aksoy, şunları söyledi: “Son yayınladığımız raporda, mobil ve sabit olarak ayırmaksızın, bir bütün olarak, sektörün hak ettiği stratejik öneme ve itibara kavuşması, sektörde yatırımların sürdürülebilirliğini tehdit eden yatırım maliyeti ve gelirleri arasındaki dengesizliğin giderilmesi ve sektörün ihtiyaç duyulan dijital dönüşüm ve değişime gerçekçi ve sağlıklı bir zeminde katkı sağlaması için önerilerimize yer veriyoruz. Ülkemizin kalkınması bakımından kritik role sahip elektronik haberleşme altyapılarının yaygınlaştırılarak dijital dönüşümün hızlandırılması için uzun vadeli hedefleri de kapsayan bir stratejik plan dahilinde hareket edilmesi önem arz ediyor. Bu doğrultuda, dünyadaki gelişmelere ve belirlenen hedeflere paralel olarak ülkemizde de 2030 dijitalleşme vizyonuyla hedef belirleme ve bu hedeflere ilişkin eylem adımlarını somutlaştırma çalışmaları yapılması yüksek politika önceliğine sahip bir adım olacak. Toplumun, devletin ve şirketlerin dijitalleşme hedeflerine ulaşılmasını sağlayacak en önemli bileşen yüksek kapasiteye ve kapsama sahip genişbant internet altyapısı. Dolayısıyla internet altyapısının yaygınlığı, dijitalleşme politikasında öncelikli olarak ele alınması gereken bir mesele.”
Sektörü 2030 hedefine taşıyacak kilometretaşları
Engin Aksoy, 2030 yılına gelindiğinde elektronik haberleşme sektörünün ulaşması gereken kilometretaşlarını ise şu şekilde sıraladı:
“5G teknolojisinin hayata geçmiş olması
6G teknolojisi için hazırlıkların yapılmış olması, teknoloji ekosisteminin oluşması
Ülke çapında 2 milyon km fiber ağına ulaşılması
Spektrum politikasının sektör ile istişare yoluyla yatırımları teşvik edecek şekilde belirlenmesi, hem abonelerin kapasite ihtiyacını karşılayacak şekilde hem de gelecek teknolojileri destekleyecek bir plan dahilinde sunulması
Düzenleyici çerçevenin yeni teknolojilere yatırımı kolaylaştırması ve 2G, 3G gibi zamanla abone talebini karşılamakta yetersiz kalan teknolojilere yatırım ile ilgili yükümlülüklerin kaldırılması veya gözden geçirilmiş olması
Uydu teknolojilerinin tamamlayıcı olarak hem yedeklilik hem de kırsal ve kapsama boşluğu olan alanlarda abonelere hizmet sunulması için kullanıma geçmiş olması
Bulut teknolojisi ve çözümlerinin küreselleşmenin getirdiği fırsatları da gözetecek şekilde özel sektör ve kamuda yaygınlaşmış olması
Veri merkezi yatırımlarınn veri ihtiyacını karşılayacak kapasiteye ulaşması ve ülkemizin bir bölgesel merkez haline gelmiş olması
Denizaltı fiber kablolar ile uluslararası bağlantıların yapılmış olması
Abonelerin akıllı cihaz penetrasyonunun yüzde 100 olması ve akıllı cihazların lüks ürün olmaktan çıkarılması.”
“Sektörün sürdürülebilirliği sağlanmalı”
Sektörün ayakta kalması ve yatırımların devamlılığı için sektörün stratejik sektör olarak kabul edilmesi ve bir yatırım reformunun gerçekleştirilmesi gerektiğini belirten Aksoy, şöyle devam etti: “Öncelikle öngörülebilir bir yatırım ortamı oluşturarak sektör gelirlerinin sürdürülebilir olması sağlanmalı. Bunun için atılması gereken adımların başında etkin bir spektrum yönetiminin hazırlanması geliyor. Sektörümüzün yeni nesil teknolojilere dönüşümü sağlayacak yatırım planlarını oluşturabilmesi ve yatırımların verimliliğini artırabilmesi için bazı adımlar atılması gerekiyor. Örneğin 3G gibi artık ihtiyaca yetmeyen teknolojilerin 4.5G gibi daha yeni ve verimli teknolojilerle güncellenmesi gerekiyor. 5G frekans tahsislerinin yapılması, teknoloji dönüşümüne ilişkin yatırımlarımız açısından çok kritik. 5G’ye geçiş sürecinde, ülkemizde atıl durumda olan 700 MHz bandının 5G geçişi beklenmeden kullanıma sunulmasıyla hem 5G’ye hazırlık sürecine katkı vermesi hem de kullanıcılara daha yüksek kapasite ve kalitede hizmet sunulması sağlanabilir. Frekans tahsislerinin doğru zamanda, doğru miktarda ve uygun koşullarda yapılması, yatırımların sürekliliği ve teknolojinin yaygınlaşması bakımından kritik önem taşıyor. Temelde lisans ve yetkilendirme olarak ifade edilebilecek düzenleyici çerçevenin telekomünikasyon sektörünün dinamizmini ve teknolojik gelişmeleri de dikkate alarak esnek olması, bunun yanında özellikle kıt kaynakların kullanım haklarının uzaması/uzamaması durumuna dair süreç ve kuralların net olması gerekiyor. Lisans süreçleri, bedelleri ve uzatma ile ilgili koşulların, sabit ve mobil hizmetler için sektördeki tüm oyuncular açısından eşit ve adil şekilde belirlenip uygulanması, rekabetin korunması bakımından önemli. Sektörün finansal sürdürülebilirliğinin sağlanabilmesi için yeni politikaların benimsenmesine, mevcut sektörel ve genel düzenleyici yapının gözden geçirilmesine ve gerekli adımların atılmasına ihtiyaç bulunuyor. Düzenleme süreçlerinde ihtiyaç odaklı yaklaşımın benimsenmesi ve sektörel yükümlülüklerin neden olduğu baskı ve maliyetlerin azaltılması gerekiyor. Bu amaçla operatörler üzerine sorumluluk yükleyen yatırım yükümlülükleri ile sektörün karşılaması mümkün olmayan kapsama koşulları ile tüketici hakları yaklaşımında bütüncül bir bakış açısıyla değişime ihtiyaç var. Lisans rejiminin daha esnek hale gelmesi ve teknolojik gelişmelere uyum sağlayacak hızda olması için sadeleştirilmesine ihtiyaç var. 2G, 3G, 4.5G gibi farklı farklı lisans ve yetkilendirmelerde her birinin kapsama ve yatırım yükümlülükleri üst üste toplanarak devam ediyor. Oysa, değişen teknoloji ve tüketici ihtiyaçlarına göre uyumlanmalı ve güncellenebilmeli.”
“Ortak altyapı ve yapısal ayrışma modelleri değerlendirilmeli”
Engin Aksoy, sözlerine şöyle devam etti: “Bu vizyonla oluşturulacak stratejide altyapı kurulumlarının kolaylaştırılmasının önü açılarak dijitalleşmenin getireceği ekonomik büyüme ve katma değerin ortaya çıkarılması ülkemizin menfaatine olacak. Bu kapsamda önemli konulardan biri de fiberin yaygınlaştırılmasının önceliklendirilmesi. Fiber yatırımı tek şirkete bırakılacak bir iş değil, tüm hanelere fiber götürülmesi mevcut yatırım hızıyla 2050’yi bulacak. Bunun için altyapı kurulum mevzuatının iyileştirilmesi, fiber altyapı kurulumunun hızlandırılması ve fibere erişim konusunda rekabetin sağlanması amacıyla ortak altyapı şirketi dahil farklı modellerin değerlendirilmesi, fibere erişim koşullarının sektördeki tüm oyuncuların adil fiyat ve hizmet kalitesi seviyesinde hizmet sunmasını sağlayacak düzeye getirilmesi gerekiyor. Dünyada fiber konusunda rekabetin sağlanması için yerleşik işletmecinin yapısal ayrışması ve ortak altyapı şirketi gibi modeller uygulanıyor. Örneğin İngiltere’de British Telekom yapısal ayrışma ile altyapı ve hizmet sunumu için iki ayrı şirket haline getirildi. Openreach adlı altyapı şirketi tüm operatörlere fiber altyapı kurup kiralıyor. Aynı zamanda sektörde özel girişim olarak Cityfibre adında farklı bir altyapı şirketi kurulmuş olup Openreach ile rekabet halinde fiber altyapı kuruyor. Ülkemizde de bu gibi rekabetin önünü açacak uygulamalara ihtiyaç olduğunun altını çizmek isterim. 2026’da süresi bitecek olan ve gündeme gelen sabit altyapı uzatma süreci, bu modellerin uygulamaya alınması için önemli bir fırsat sunmaktadır.
“Sektörde öngörülebilir ve adil bir yatırım ortamı tesis edilmeli”
Ülkemizde dijitalleşmenin arzu edilen seviyede yaygınlık kazanması, elektronik haberleşme sektörünün varlık ve sürdürülebilirliğine bağlı. Mevcut politikalar ve yapı ile devam edilirse, ülkemizin dijitalleşmesi ile ilgili ortaya koyduğumuz 2030 hedeflerine ulaşılması mümkün olmayacak, dünyanın gerisinde kalma riski ile karşı karşıyayız. Gelinen noktada, hem rekabet koşullarının hem de yatırım ikliminin doğru politika tercihleri ve düzenleyici müdahalelerle zaman kaybedilmeksizin geliştirilmesi elzem. Bu noktada sektörü etkileyen politikalara ilişkin karar mekanizmasının adil ve tüm oyunculara eşit mesafede olması yüksek önem taşıyor. Ülkemizin dijitalleşme yolculuğunda uluslararası rekabeti yakalaması için yatırımların hızlanması şart. Yatırımların hızlanabilmesi için de sektörde öngörülebilir ve adil bir yatırım ortamı tesis edilmesi gerekiyor. Bunun için sektörde aksak rekabetin ortadan kaldırılması ve yatırımların artması için yapısal değişikliklerin hayata geçirilmesi gerekiyor.”
“Ortak bir vizyonla hareket edilmeli”
Sektörün dijitalleşmeyi sağlayan stratejik konumuyla amaçlanan faydanın elde edilebilmesi için ortak ve sağlam temellere dayanan bir vizyonla hareket edilmesi gerektiğinin altını çizen Aksoy, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Bu ortak vizyonun tesis edilebilmesi için toplumun, şirketlerin ve devletin yeni teknolojilerden ve dijitalleşmeden sağlayabilecekleri fayda ile ekonomik kalkınmaya katkı verilmesi sağlanmalı. Sektörün sürdürülebilirliğini gözeterek gelir ve yatırım dengesinin kurulmasını destekleyecek düzenleyici adımlar atılmalı. Altyapıya yatırımın teşvik edilmesi ve kolaylaştırılması ile kapasite ve kapsamanın artırılması amaçlanmalı. Yeşil dijital dönüşüm odağında sektör pratiklerinin sürdürülebilir olması için kaynakların etkin kullanılması esas olmalı. Sektör için rekabetçi bir ortam tesis edilerek inovasyonun teşvik edilmesi, böylece sektörün sağladığı servislerin ve ürünlerin geliştirilmesi hedeflenmeli. Bu vizyonla sektör öncülüğünde dijital dönüşüm gerçekleştirilerek toplumsal kalkınma sağlanabilir. Vodafone olarak, bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da ülkemize olan inancımızın gereği olarak sektörümüzün geleceğini teminat altına almak üzere her türlü katkıyı vermeye ve işbirliğinde bulunmaya hazırız.”