TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “İslam’ın yeniden kendi kökleriyle buluşması ve Türk dünyasının buna öncülük etmesiyle birlikte büyük medeniyetimizin üçüncü büyük çıkışına şahitlik edeceğiz, öncülük edeceğiz” dedi.
Kurtulmuş, TBMM Tören Salonu’nda düzenlenen ‘Uluslararası Ceditçilik Sempozyumu’na katıldı. Kurtulmuş, yaptığı konuşmada dünya siyasetinde dengelerin değiştiğini söyleyerek, ‘ceditçilik fikri’ üzerinden gelişecek hamlelerin İslam’ın üçüncü büyük yürüyüşü olarak kabul edileceğini ifade etti. Kurtulmuş, “Açıkça ifade edebiliriz ki özellikle Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte gelişen süreçte Türk dünyası artık kimliğine kavuşmuş, sadece siyasi bağımsızlık değil, arkasından ekonomik bağımsızlık sürecine girmiş ve kendi milli kimliklerini de sahip oldukları medeniyet değerleri üzerinden tanımlamaya başlamıştır. Bunu Özbekistan’da, Kazakistan’da, Azerbaycan’da görüyoruz. İslam’ın yeniden kendi kökleriyle buluşması ve Türk dünyasının buna öncülük etmesiyle birlikte büyük medeniyetimizin üçüncü büyük çıkışına şahitlik edeceğiz, öncülük edeceğiz” dedi.
Kapsayıcı, kuşatıcı, birleştirici bir Türklük anlayışı etrafında bu fikirlerin söylenmiş olmasının da bu fikrin temel özelliklerinden olduğunu dile getiren Kurtulmuş, “Ceditçilik Hareketi’nin ortak bir diğer tarafı ise kolonyal uygulamalara karşı olan reaksiyonlarıdır. Yani emperyal fikirlere ve emperyal uygulamalara karşı asla boyun eğmemiş olmaları, milliyetçiliği bir bağımsızlık ve hürriyet meselesi olarak ele almış olmalarıdır” dedi.
Ceditçilik Hareketi’nin hemen hepsinin ortak noktalarından birisinin eğitime verilen önem olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, “Hınçla değil hikmetle bir kültürel ve siyasi başkaldırı olarak ortaya konulmuştur. Ceditçilerin hemen tamamında Türklük ve İslam iç içe geçmiş iki unsurdur. Birbirinin rakibi, birbirinden ayrı değildir. İslam, vücudun kalbi, Türklük ise onun atan kalbidir. Dolayısıyla İslam’dan uzak bir Türklüğün aslında bir fonksiyon icra etmeyeceği hemen hemen Ceditçilerin tamamı tarafından kabul edilmiştir. Türk’le İslam’ı birbirinden ayırmak hiçbirinin aklının ucundan geçmemiştir. Milletimizin kaderinin ilim ve imanla yoğrulmakla mümkün olduğu ortaya konulmuş, bu amaçla da iki farklı kolun önemli isimleri halkın arasına karışmıştır. Bunlardan birisi geleneksel ulema. Kendi köşesine oturmamış, Ceditçilik Hareketi’ni besleyen fiillerini halkın içerisinde güçlü bir şekilde sürdürmüşlerdir. Diğer taraftan da modern mekteplerden mezun olan mütefekkirler, aydınlar aynı şekilde milletin inancıyla, değerleriyle bütünleşik bir şekilde halka kimlik ve şahsiyet kazandırmaya çalışmışlardır. Usul-i cedid mektepleri, pedagojik eğitimin en güçlü şekilde verildiği kurumlar haline getirildi. Ayrıca önemli bir mesele de bu harekette kendi kavramlarımızı üretmek ve kendi ihtiyaçlarımızı konuşmak meselesidir. Ortak hafızanın, müşterek mücadelenin ve ortak tahayyülün de Türk dünyasını birleştirecek önemli bir çaba olduğunun altını çizmişlerdir” dedi.
Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Eğer Türk dünyasında bir uyanış olsa ama dünya buna imkan verecek bir küresel denkleme sahip olmasaydı, bugün Türk dünyasının sahip olduğu avantajlar bu kadar önemli hale gelmeyebilirdi. Tam tersine dünya konjonktürü farklı olsa, Türk dünyası bundan haberdar olmasaydı yine önemli bir gelecekten bahsediyor olamazdık. Şartların hepsi yan yana gelmiş; neredeyse hepsi mükemmel bir şekilde Türk dünyasının yeni bir rönesansa hazırlanmasını mümkün kılmıştır. 300 milyonluk Türk dünyası tam da stratejik olarak dünyanın bütün gerilim noktalarının ortasında, bütün güç merkezlerinin ortasında yepyeni bir güç merkezini işaret ediyor. İnşallah dilde, işte, fikirde birliği sağlayarak, saflarımızı sıklaştırarak, kendi köklerimizle yeniden tanışarak ve köklerimiz üzerinde ürettiklerimizi bütün insanlığın ortak değeri haline dönüştürerek bu dönemde ortaya çıkan bu büyük imkandan istifade edeceğimizi umuyorum. Bunun için bu tür bilimsel çalışmaların inanın ki en az siyasi çalışmalar kadar önemli olduğunu ifade etmek durumundayız.”
Üsküdar Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Havva Kök Arslan ise, Ceditçiliğin 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıktığını söyledi. Ceditçilik Hareketi’nin Batı’yı taklit etmediğini vurgulayan Arslan, Türk dünyasının yeni bir atılım sürecine girdiğini belirtti. Arslan, sempozyumun önemli bir tartışma ortamı oluşturacağını da ifade etti.
Özbekistan Ulusal Maas-Medyayı Destekleme ve Geliştirme Kamu Fonu Mütevelli Heyeti Başkanı Akramjon Fazilov, sempozyumun düzenlemesi dolayısıyla TBMM Başkanı Kurtulmuş’a teşekkür etti.
Michigan Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Timur Kocaoğlu, sempozyumun TBMM çatısı altında düzenlenmesinin manevi değerinin büyük olduğunu kaydetti. Türk dünyasının ve Türkiye’nin Ceditçiliğe önem verdiğine işaret eden Kocaoğlu, “Ceditçilik bir uyanış hareketidir. Ceditçilik fikri bugün de yaşıyor. Bugün de Ceditçilerin yapmak istediği amaçlar var. Bu amaçlar da bizim omuzlarımızda ödev olarak duruyor. O amaçları yapmamız lazım” diye konuştu.
Kocaoğlu, Türk dünyasının bütün köşesinin eşitliğe ve ilerlemeye ihtiyacı olduğunun altını çizdi. Ceditçiliğin “adaleti” savunduğuna dikkati çeken Kocaoğlu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de Ceditçi olduğunu söyledi.