Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “DEM Parti’nin dilekçesi 26.11.2024 tarihinde ulaştı. Değerlendirmemiz devam ediyor. Makul süre içinde cevap verilecek” dedi.
Bakan Tunç, TBMM Kadına Karşı Şiddeti ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonu’nda milletvekillerinin sorularını cevapladı. Tunç, DEM Parti’nin terörist başı Öcalan ile görüşme dilekçesiyle ilgili yaptığı açıklamada, “DEM Parti’nin dilekçesi 26.11.2024 tarihinde ulaştı. Değerlendirmemiz devam ediyor. Makul süre içinde cevap verilecek” dedi.
Elektronik kelepçe konusunda ise Tunç, “Elektronik kelepçe uygulaması önce 15 ilde pilot olarak başlamıştı. Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde teknik yöntemlerle takip, şiddet uygulayan ya da uygulama ihtimali bulunan kişinin şiddet uygulanması muhtemel olan kişiye yaklaşıp yaklaşmadığının elektronik kelepçe ve takip edilmesine yönelik bir sistem. Denetimli serbestlik kapsamında mevcutta 927 kişi bulunuyor. Elektronik olarak takibi yapılan bin 500 kapasite var” ifadelerini kullandı.
İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik soru üzerine Bakan Tunç, “İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldıktan sonra tabii İstanbul Sözleşmesi hükümler imzacı devletlere kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve ana hatlarıyla bir takım hükümler yüklüyor. Ama bizim 6284 sayılı kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair kanunumuz asıl somut neler yapılması gerektiğini ve kanunla belirleyen düzenleme. Aslında İstanbul Sözleşmesi’nin çok daha ötesinde uygulamaya yönelik ve daha etkin bir düzenleme. Dolayısıyla burada İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması 6284 sayılı kanunun uygulanmasına engel değil. Daha ileri bir düzenlemeyi biz gerçekleştiriyoruz ki İstanbul Sözleşmesi’ni birçok Avrupa ülkesi imzaladığı halde yürürlüğe de koymadılar. Baktığımız zaman Macaristan, Letonya, Litvanya, Birleşik Krallık, Moldova, Slovakya, Ukrayna, Bulgaristan, Ermenistan yani bu konuda görüş birliği de yok Avrupa ülkeleri arasında. Her ülkenin kendi bir takım maddelere koyduğu çekinceler var. Önemli olan bunun uygulanması diye düşünüyoruz” şeklinde konuştu.
Tunç, Ankara Üniversitesi’nin suç failleri profili üzerinden kadına yönelik şiddetin araştırılmasıyla ilgili Adalet Bakanlığı’yla çalışma yaptığını belirterek, “Yüksek oranda büyük şehirlerde yaşamlarını sürdürmüş olan faillerin, büyük şehirde yaşamanın getirdiği ekonomik ve sosyal zorluklardan etkilenmiş olabileceği, faillerin çoğunluğunun sahip olduğu düşük eğitim seviyelerinin düşük kontrol edilen öfke düzeyleriyle ilişkilendirildiği, eğitim düzeyle ilişkili olarak çoğunlukla hizmet sektöründe nitelik gerektirmeyen işlerde ve işçi statüsünde çalıştıkları, çalışma durumlarıyla öfke düzeyleri arasında anlamlı ilişkiler tespit edildi. Ekonomik durumunu çok kötü olarak nitelendiren katılımcıların öfke düzeylerinin en yüksek düzeyde olduğu katılımcıların çoğunluğunun daha önce tutuklanma ve cezaevine girme deneyimi yaşamışlar. Bu kişilerin bir suç döngüsü içinden çıkamadıklarının düşünüldüğü, katılımcılardan çoğu zaman alkol kullanıldığını söyleyenlerin içte tutulan öfke düzeylerinin yüksek olduğu, katılımcıların yaşadığı ve uygun bir tedavi almadıkları psikolojik sıkıntıların öfkenin dışa vurulmasına etki ediyor. Katılımcıların psikolojik tedavi ve ilaç kullanımının çok az bir düzey olduğu, olumsuz yaşam deneyimleri olan katılımcıların çözülememiş psikolojik sorunlarının olduğu, olumsuz yaşam deneyimlerinin katılımcıların psikolojik iyilik hallerini etkilediği, katılımcıların yaşamlarının bir döneminde mutlaka şiddetin olduğu, şiddete maruz kalabildiği gibi şiddete tanık da oldukları, çocukluğunda aile içinde şiddeti deneyimleyen katılımcıların kendi evliliklerinde de şiddeti bir araç olarak kullandıkları şeklinde Ankara Üniversitesi’yle yapılan bir araştırmanın sonuçlarında ifade edilen hususlar” diye konuştu.