İzmir Ticaret Odası (İZTO) Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, deniz taşmasının yol açtığı su baskınlarından zarar gören üyeler için TOBB’dan gelen yardımlarla birlikte 15 milyon liralık bir fon oluşturduklarını belirtti. İhracattaki ticari ortakları olan Avrupa ülkeleri ile stratejik rekabeti artıracak politikalara yönelmeleri gerektiğine vurgu yapan Özgener, yeni sektörel politikalar geliştirmelerinin gerekliliğini belirtti.
İZTO 2023 Aralık ayı Olağan Meclis Toplantısı, Meclis Başkanı Selami Özpoyraz başkanlığında gerçekleşti. Toplantıda oda hesaplarının 2023 aralık ayı sonu itibariyle durumlarını gösterir mali, finansal tablolar ve hesapları inceleme komisyonu raporu, meclisin onayına sunuldu. Odanın 2023 yılı kesin hesabı ve bilançosuna dair yönetim kurulu teklifi ve hesapları inceleme komisyonu raporu ibra edildi.
“Stratejik rekabeti artıracak politikalara yönelmeliyiz”
Toplantıda konuşan İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, Avrupa ülkeleri ile stratejik rekabeti artıracak politikalara yönelmeleri gerektiğini söyledi. “İhracatta birtakım yapısal değişiklikler olurken pazarlarımızı çeşitlendirmemiz ve konjonktüre uygun yol haritaları yapmamız gerekeceği kanaatindeyiz” diyen Özgener, “En büyük ticari ortağımız Avrupa Birliği ekonomisinin büyümesinin dünyanın geri kalanına göre daha düşük seyretmesi, ihracatımız açısından önemli bir risk. Bu da bize, pazar çeşitliliğini artırmamız ve mevcut pazarlardaki yerimizi korumamız için mutlaka düşük fiyat rekabetinin ötesine geçmemiz gerektiğini gösteriyor. Artık, stratejik rekabetimizi artıracak sektörel politikalar üretmek zorundayız” dedi.
Hantal yapılar yerine kurumsal çözümler
İhracatçıyı ilgilendiren bir diğer konunun ise yeşil dönüşüm olduğunu söyleyen Özgener, “Küresel ısınma ve düşük karbon hedefi artık ana gündemlerimiz arasında. İklim değişikliğinin neden olduğu ve öngöremediğimiz afetler, her yıl farklı senaryolarla maliyet kalemlerimize yansıyor. İklim değişikliği ve jeopolitik risklerin 2024 bilançolarını da etkilemeye devam edeceğini hesap ederek, planlamalarımızı yapmalıyız. Yanı sıra bu yeni dönem, tasarruf dönemi olmaya aday. İş modellerinin yeniden revize edileceği bilgi çağında dijitalin iş dünyamıza daha çok egemen olacağı, satış ve pazarlamada daha etkin kullanılacağı yılların başladığını gözlemliyoruz. Bu zorlu döneme rağmen, karamsarlığa yer olmaması gerektiğini düşünüyorum. Yeniliklere odaklanmamız ve süreç yönetimlerimizi iyileştirmemiz gerekiyor. Hantal yapılar yerine teknolojiyi odağına alan kurumsal çözüm önerileri getiren süreçleri yeniden tasarlamalıyız” diye konuştu.
“2024’de riskleri iyi değerlendirmeliyiz”
Ülkemiz ekonomisinde uygulanan rasyonel politikaların sürdürülmesi halinde, daha iyi ve istikrarlı bir ekonomik yapıya ulaşılacağını belirten Özgener, “Böylelikle kredi risk primlerinde başlayan düşüşün devam etmesiyle birlikte Türkiye kısa sürede yeniden yabancı sermaye yatırımları açısından yıldız ülkelerden biri olacaktır. Değişen global ekonomik yapıda, ülke olarak da sektörler olarak da önümüzdeki yılın programını yaparken yeni zemini doğru algılamamız ve kendi rekabetçiliğimizi oluşturmamız kritik önem taşıyor. Yüksek faizlerden ötürü, dalgalı ve daha maliyetli bir ekonomik ortamda olacağız. Artan kuyruk risklerine karşı, gerekli önlem ve risk haritalarını geliştirmek için 2024 uygun bir zaman ve bu zamanı mutlaka iyi değerlendirmeliyiz. Ülkemizde enflasyonla mücadelenin 2024 yılında kararlılıkla devam edeceğinden hareketle, bu politikanın yurtiçi tüketimi sınırlayacağını düşünmeli ve yıllık planlarımızı bu etkiyi göz önünde bulundurarak yapmalıyız” sözlerine yer verdi.
MEB’in aldığı kararları değerlendirdi
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından eğitimde alınan kararlar hakkında açıklamalara bulunan Başkan Özgener, “Anayasamızın eğitim ve öğretim hakkını ve ödevini belirleyen 42. Maddesi şöyle der: ’Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz’. Buradaki ’Atatürk ilkeleri’ ve ’çağdaş bilim ve eğitim esasları’ kavramlarına özellikle dikkat çekmek isterim. Bu kavramların temsil ettiği değerler bizlerin tek referans noktasıdır ve bu, hiçbir şekilde değişmez, değiştirilemez. Eğer bu çocuklarımıza ve gençlerimize, bu değerleri ve bilgileri kazandıracaksak bunu yapacak olanlar aileleri ve yüzbinlerce aydın Cumhuriyet öğretmenleri ile üniversite öğretim üyeleridir” açıklamasında bulundu.